Procesi i Urbanizimit dhe Sistemet e Transportit Urban

Ülkemizde tarımdan sanayiye yönelişin sonucunda nüfusun ekonomik faaliyet alanları içerisinde dağılımı değişmiş ve bunun sonucu olarak kırsal ağırlıklı yerleşmenin yerini kentsel ağırlıklı bir yerleşme almıştır. Halen devam eden bu sürecin ileriki aşamalarında kentlerin büyümeye devam edeceği ve kalabalıklaşan kentlerde yerleşme, kentsel altyapı ve ulaşım konularının daha çok önem kazanacağı beklenmektedir.
Köyden kente göç sürecinde dar alanlara sağlıksız bir şekilde toplanarak şekillenen kentlerde artık insanların ekonomik şartlarının değişmesi ile birlikte yaşam alanlarına dair beklentiler de değişmektedir. Otoparkı olmayıp kaldırım kenarlarının otopark olarak kullanıldığı, oyun alanı olmadığı için çocukların sokakta maç ettiği, dar sokaklı ve bitişik nizam binalardan oluşan fakat kent merkezine ya da iş alanlarına yakın olduğu için kıymetli kabul edilen eski tip mahalle yapısı artık yeterli gelmemekte ve kent merkezinden biraz uzakta olmalarına karşın bu sorunlar ile uğraşılmayan site ya da toplu konut alanları tercih edilmektedir.
Toplumsal talepteki bu değişiklik gelecekteki kent yapısını ve ulaşım sistemlerini oluşturmak bakımından öneme sahiptir. Sanayileşmesini tamamlamış ve altyapılarını geliştirmiş ülkelerin kentlerinde kamu hizmetlerinin sunulduğu yapıların, iş merkezlerinin, ticari faaliyetlerin toplandığı ve yerleşim yoğunluğunun yüksek olduğu bir kent merkezi bulunmakla birlikte bu merkezin dışında kalan ve konut bölgesi olarak görülen alanlarda bina yoğunluğunun düştüğü, yeşil dokunun belirleyici bir görsel öge olduğu dikkat çekmektedir. Kent merkezlerinde belli düzeyde otopark ve trafik sorununa rastlansa da kent çevresindeki konut alanlarında bu sorunlar çözülmüş ve yeşil ile iç içe, gürültüden uzak bir kentsel yaşam formu kurulmuştur.
Sağlıklı bir kentleşme için Türkiye’de de artık şehirleri belli bir merkez çevresinde sıkışan formdan çıkarmalı, daha geniş bir bölgeye yaymalı, sosyal donatılara, yeşil alanlara, spor alanlarına, otoparklara da yer verecek şekilde yapılandırmalıyız. Ancak şehri geniş bir bölgeye yaydığımızda insanların günlük olarak işe ya da okula gidiş gelişlerinde daha uzun bir yolculuk yapacağını, bunun da özel otomobil kullanımını artırıp trafiği olumsuz etkileyebileceğini dikkate alarak bunu önleyici bir tedbir olarak kolay ve hızlı ulaşım sağlayan toplu taşıma sistemlerini de geliştirmeliyiz. Ulaşımın kolay, az enerji harcanarak, hızlı bir şekilde gerçekleşmesi için kentlerin gelişimi planlanırken bu gelişime paralel olarak ulaşımın da planlanması gerekmektedir.
2010 yılı için 72.000.000 kişi olan Türkiye nüfusunun yaklaşık % 65’i (yani 46.800.000 kişi) kentlerde yaşamaktaydı. Gelecek yıllara yönelik projeksiyonlar 2050 yılında nüfusun 95.000.000 düzeyinde olacağını ve bu nüfusun yaklaşık % 85’inin (yani 80.750.000 kişinin) kentlerde yaşayacağını göstermektedir. Bu projeksiyonun bize verdiği en düşündürücü sonuç kırk yıl içinde toplam kent nüfusunda oluşacak 33.950.000 kişilik artıştır. Bu süreçte sosyal donatılara sahip yeni toplu konut alanları ile kentlerin ciddi oranda genişleyeceği ve kent içi yolcu taşıma ihtiyacının bugüne göre daha fazla olacağı anlaşılmaktadır.
Küçük ve orta büyüklükte kentlerde toplu taşıma için minibüs ve otobüs yeterli olmasına karşılık büyük kentlerde araç sayısı ve yoğunluğu arttığından trafik hızı düşmekte olup bu nedenle çok sayıda yolcuyu, daha hızlı taşımaya dönük alternatif çözümler (otobüs yolu, metrobüs, troleybüs, raylı sistemler) gündeme gelmektedir. Lastik tekerlekli yöntemler olan otobüs yolu (özel ayrılmış yolda kullanılan otobüs) ve bunun üst biçimleri olan metrobüs ve troleybüs raylı sistemlere göre daha düşük yatırım maliyeti ile dikkat çekerler ve otobüsün yeterli gelmediği ana hatlarda çözümler sunarlar. Raylı olan yöntemler (tramvay, hafif raylı sistem, banliyö treni, metro ve monoray) ise yatırım maliyetinin yüksek olması ile dikkat çekmektedir. Ancak lastik tekerlekli sistemlerin taşıma kapasitesi yönünden yeterli olamayacağı görülen yerlerde bu sistemlere ihtiyaç vardır.
Otobüs yolu, metrobüs ve raylı sistemler kendine ayrılmış bir ulaşım koridoruna ihtiyaç duyarlar. Özellikle yüksek kapasiteli taşıma sistemleri olan raylı sistemler ulaşımda ciddi bir kolaylık ve konfor sunması nedeniyle şehirlerin gelişim süreçlerini de etkilerler. Ancak önceden kentlerin gelişim planlarında yer almayan raylı sistemlerin kent yoğunluğu oluştuktan sonra planlanıp yapılması maliyet yönünden ciddi sorunlara neden olmaktadır. Bütünüyle yerleşimin dolduğu alanlarda zeminde raylı sistemi geçirebilmek için alan açmak çok zor olmakta, yüksek kamulaştırma maliyetleri oluşmakta, zeminde uygun yer olmadığı durumda da tamamen yeraltından ya da havadan giden sistemler yapılarak çok daha fazla maliyete katlanılmak zorunda kalınmaktadır.
Büyükşehir Belediyeleri önümüzdeki 40 yıl içinde şehirlerinin ciddi derecede büyüyeceğini dikkate alarak gelişme alanlarını planlamalı ve bu alanların ulaşım ihtiyaçlarını dikkate alarak uygun koridorlarda raylı sistem güzergahları belirleyip imar planlarına önceden işlemelidir. İleride kentin o bölgesi yerleşme yönünden dolmaya başladığında, önceden belirlenmiş ve hazır duran bir raylı sistem güzergahı sayesinde güzergah açmak gibi bir nedenle kamulaştırma gideri oluşmadan, çok büyük sanat yapıları (köprü, viyadük, tünel, v.s.) gerekmeden boş koridoru kullanarak raylı sistemler kurulabilecek ve çok ciddi kaynak tasarrufu sağlanabilecektir. Bölgedeki yolcu yoğunluğunun raylı sistem yatırımı yapılmasını gerektirecek düzeye çıkmaması halinde ise bu boş koridorlar otobüs yolu, metrobüs yolu ya da troleybüs yolu olarak kullanılabilecektir.
Önümüzdeki yıllarda da Büyükşehir Belediyelerinin bütçelerinde en büyük harcamaları oluşturacak olan toplu taşıma yatırımlarının, bugünden yapılacak doğru planlamalar sayesinde daha az maliyetle kurulması mümkün olabilecektir. Yeter ki yapılmak istensin…

burimi: www.samulas.com.tr

Bëhu i pari që komenton

lini një përgjigje

Adresa juaj e emailit nuk do të publikohet.


*