Treni me shpejtësi të lartë bëhet një arkivol i shpejtë

Hızlı Tren Hızlı Tabut Oldu :İspanya’daki tren kazası, Sakarya’da 41 can kaybettiğimiz hızlandırılmış tren kazasının adeta kopyası.
Yetkililerce “aşırı hız”la açıklanan iki kazanın da dinamiği aynı: Konvansiyonel tren rayında hızlı/hızlandırılmış tren trafiğine olanak vermek…
İspanya’da raydan bütün vagonların çıkması nedeniyle 80 kişinin ölümü, 100’ün üstünde yolcunun yaralanmasıyla sonuçlanan korkunç kaza, “Alvia”tabir edilen trenlerde meydana geldi.
Özel yapılmış kendi ray sistemlerinde hareket eden ve “AVE” olarak adlandırılan gerçek hızlı trenden farklı olarak “Alvia trenleri” kâh hızlı trenlerin altyapısını kullanıyor, kâh konvansiyonel tren rayında yolculuk ediyor.
Hızlı trenin rayından, konvansiyonel raya geçerken makas değiştirip hız düşürmek zorunda olan “Alvia”lar, İspanya’nın tüm büyük merkezlerini bağlayan “AVE”lere göre nispeten daha ekonomik…
İberik Yarımadası’nın Araplarca fethedilmemiş ender köşelerinden olduğu için koyu Katolik kimliği ile öne çıkan ve Hıristiyanlığın “kutsal hac”merkezlerinden olan Santiago de Compostela’da gerçekleşen kazayı meydana getiren unsur işte bu “karma sistem”.
Madrid’den hareket eden “Alvia” yarı yola dek ultra modern “AVE” hattında gitmiş, sonra konvansiyonel şeride geçmiş, yolculuğun son diliminde gene“AVE” raylarına terfi etmiş ve nihayet Santiago’ya girerken… YenidenFranko döneminden başka deyişle Nuhu Nebi’den kalma raylara makas yapması gerekmiş…
Ölüm virajı…
Kaza tam yolculuğun bu faslında oluyor. Makinist hat değiştirirken gereken hız kontrolünü yapamıyor ve dümdüz ilerleyen uzun bir güzergâhın ardından gelen ilk “ölüm virajında” uçuyor.
Viraj derken… Faciayı izlediğimiz tüm görüntülerde ayan beyan seçildiği üzere virajın, konvansiyonel trenlerin hızı için tasarlanmış çok dar bir viraj olduğu göze çarpıyor.
Düz ovadaki 190 kilometrelik hızını, bu daracık viraja girerken ayarlayamayan Alvia uçuyor!
13 vagonluk konvoy bir oyuncak seti gibi dağılıyor.
İlk vagonlar, virajı kuşatan kalın ve yüksek duvarlara çarpıyor.
Arkadan gelenler, üst üste biniyorlar ve lunapark arabaları gibi birbirine çarpan arka vagonlarda yangın çıkıyor.
En son vagon rampadan uçarak yüksek istasyon duvarlarının dışına savruluyor.
Bunların hepsi saliselerle oluyor.
Ölüler ve yaralılar raylara saçılıyor.
“İspanyol usulü hızlı tren”, tahtalı köye böylelikle en hızlı erişimi sağlayan bir“hızlı tabut” oluyor.
Çin’den sonra en uzun hat
Tüm bunların sorumluluğu şimdi hız tutkunu çılgın bir makinistin üzerine yıkılmak üzere. Makinistin tekin olmadığı aşikâr ama asıl çılgınlık, İspanya’nın saplantıya dönüşen “hızlı tren” sevdasında!
’80’lerdeki başarılı demokrasiye geçiş modeli ile herkesi imrendiren İspanya, büyük Avrupa ülkeleri ile arasına giren gecikmeyi, son 30 yıla sığan zaman diliminde hızla telafi etmeye çalıştı.
Almanya ve Fransa gibi Eski Kıta’nın en gelişmiş ülkeleriyle yarışıp boy ölçüşmek için gerçek imkânlarını aşan çok büyük altyapı yatırımları üstlendi. Olmadık yerlerde atıl kalan dev havaalanları, ücra köşelere varan upuzun hızlı tren ağları yaptı.
Öyle ki İspanya birdenbire son 20 yılda, Avrupa’nın en uzun hızlı tren ağına sahip ülkesi haline geldi. Hatta Avrupa ne kelime, 2 bin 665 kilometre bağlantıyla -kendinden 20 kat büyük!- Çin’in ardından dünyanın en büyük hızlı tren diyarı oldu.
Şimdi bu eşi görülmemiş “hızlı tren” atılımının işte fevkalade “altı kaval üstü şişhane” bir şekilde gerçekleştirildiğini görüyoruz. Önce hamleye gerçek hızlı tren “AVE”lerle başlanmış, sonra bu ağı her yere genişletebilmek için yukarda anlattığım karma “Alvia” sistemi uyarlanmış…
Şartlar her yerde hızlı tren altyapısını kurmak için gereken kamulaştırmaya elvermediği için Santiago örneğindeki gibi belli yerlerde var olan mevcut ray sistemleri kullanılmış.
İspanya’nın metaforu
Onlarca insana mezar olan Santiago treni şimdi baş döndürücü hızla koşarken duvara toslayan İspanya’nın metaforuna dönüşüyor.
Bu kış İspanya’ya gittiğimde, ekonomik krizin “hızlı tren mitosunu” çoktan çökerttiğini görmüştüm.
Büyük bölümü AB fonlarıyla karşılanan ve tamamı 50 milyar Avro’ya çıktığı söylenen yamalı bohça “hızlı tren” ağının, sade üst gelir kesimlerine hizmet verdiği söyleniyordu. Bilet ücretleri fazla yüksek olduğu için hatların bir kısmı boş çalışıyordu.
Yüksek bakım, onarım masrafları da hesaba katıldığında İspanya’nın hızlı tren için değerli kaynaklarını çarçur ettiği anlaşılıyordu.
Halka etkin “hizmet” vermek yerine, “büyük devlet” raconu kesmek için yapılan bu yatırımlarda ilave olarak büyük rantların, rüşvetlerin döndüğü; bunların, kamu ihalelerini açan siyasi partilerin kasalarına dolduğu; yeni istasyonlar ve kamulaştırmaya açılan alanlarda muazzam inşaat spekülasyonlarının yapıldığı anlatılıyordu…
Santiago de Compostela’daki kaza, özetle ekonomik kriz ve siyasi yolsuzluk skandallarıyla çalkalanan İspanya’nın suretine ayna tutuyor.

Bëhu i pari që komenton

lini një përgjigje

Adresa juaj e emailit nuk do të publikohet.


*