Është mëngjes në Üsküdar, zgjohu tani

Üsküdarda sabah oldu Uyanın artık :George Marshall. Beyefendi, bir zamanlar ABD Dışişleri bakanıydı.
Kendileri Yahudi’dir.
İsrail’in tanınmasına ilişkin görüşmelerin başlatılması için çaba gösterdi.
İşte bu Marshall’ın bakan olduğu dönemde ABD Başkanı da Yahudi Truman’dı.
2. Dünya savaşı döneminde Yahudiler’in Filistin’e götürülmesinde baş aktördü.
İsrail devletinin kurulması için kendini yırttı.
İsrail Devleti onun baskısıyla BM tarafından onaylandı.
Dünya Yahudiler’i o dönemde Truman’a kalplerini gönderdiler.
Aynı Truman da Türkiye’ye o meşhur Marshall yardımını gönderdi.
Dışişleri Bakanı George Marshall “Komünizm tehlikesi gelişiyor” diye bazı ülkelere yardım projesi geliştirdi.
Başkan Truman onayladı.
O yardımı Türkiye’de hayata geçirmek için Thornburg elçi olarak Ankara’ya gönderildi.
İşte bizim Thonburg, Ankara’da masaya oturduğunda ilginç bir teklifte bulundu.
Daha doğrusu pazarlık kartını açtı.
“Arkadaş” dedi.
“Siz bu yardımı istiyor musunuz?”
Bizimkiler, “Evet, çok istiyoruz” dediler.
Thonburg, “Yok öyle üç kağıda beş köfte” diye ekledi.
Ve şartlarını ortaya koydu;
“Karayollarına yatırım yapacaksınız.
Denizyolu taşımacılığı falan yok öyle.
Demiryollarına da kuruş harcamayacaksınız.
Lokomotif fabrikası filan kurarsanız başınız derde girer.”
O dönemde demiryolları için yatırımlar başlamıştı.
Hatta Yeregömü şimdiki adıyla Sinanlı köyü civarından tünel geçiyordu.
O köy sakinleri gerçeği gördü.
“O zenginler buraları bitirtmezler.
Çünkü tren yolu olursa arabaları çalışmaz.
Tren geçse müşterileri kalmayacak.”
Ama bizimkiler görmediler.
Musevi sermayesinin yönettiği bir ülke adına gelenler, küresel sermaye aşkına Türkiye’ye “DEMİRYOLU” yasağı koyuyordu.
Bu ülkeye satacakları arabalar, İngiliz kamyonları vardı.
Bizde MONTAJCILARI bulmak kolaydı.
Üstelik petrol de vardı satılacaklar listesinde.
Ne gerek vardı on kat daha ucuz demiryolu taşımacılığına.
Yıllarca bu ülkede demiryoluna doğru dürüst çivi çaktırmadılar.
Dandik arabalara ve kamyonlara mahkum ettiler bizi.
100 yıl önce Sultan Abdülhamid petrol haritasını çıkarıp taa Hicaz’a kadar kazma kürekle çöllerde demiryolu inşa etti.
Onun torunları, otocu-kamyoncu-petrolcü küresel sermaye adına bu ülkede vinçlerle, grayderlerle, her türlü teknolojiyle çivi çakamadı.
İşte bizi böyle yönettiler.
Washington-Londra-Tel Aviv üçgenine bağlı yerli medya gazıyla da bize marşlar söylettiler.
“Demir ağlarla ördük Anayurdu dört baştan” diye.
Halbuki petrolcülerin kamyonlarıyla ve teneke arabalarla ördüler Anadolu’yu yıllarca.
Bizi fena yediler, “Türkiye Türklerindir” sloganları ile uyutarak.
Ve şimdi…
Artık istersen vagon kiralıyorsun.
Beş yıldızlı otel konforunda VIP takılıyorsun.
Hızlı trenler dönemi başladı.
Anadolum demir ağlarla örülüyor.
Ankara Anadolu’ya akıyor…
Ve Anadolu kaplanları Boğaz’a doğru geliyor. Boğazdaki panik bundan.
Dolmabahçe’ye girmeye çalışan GEZİ’cilerin yanına BOĞAZ’ın koşarak gitmesi de işte bu yüzden.
Öyle koşmak yok artık.
Ya onlar da trene binecekler…
Ya da istasyon şefi olacaklar.
Veya Londra’ya yerleşecekler.
Kraliçe’nin meşhur İNGİLİZ atıyla seyahat edecekler.
Asya’yı Üsküdar’dan Avrupa’ya bağlayan MARMARAY’ın tüm dünyaya verdiği mesaj budur.
Uyanın artık.
Üsküdar’da sabah oldu!!!

Bëhu i pari që komenton

lini një përgjigje

Adresa juaj e emailit nuk do të publikohet.


*