Rrjetet e hekurit janë lokomotiva e zhvillimit

Anadolu coğrafyasında raylı sistem öyküsü Osmanlı İmparatorluğu döneminde ağırlıkla yap-işlet modeli ile sermaye sahiplerince işletilen ve bu işletmede birtakım imtiyazlarla başladı… Sınırlarımız içinde inşa edilen ilk demiryolu, 23 Eylül 1856 tarihinde bir İngiliz şirketine verilen imtiyazla 1866 yılında tamamlanan 130 kilometre uzunluğundaki İzmir-Aydın hattıdır.1900-1908 arasında inşa edilen Hicaz Demiryolu gibi tarihimizin övünç kaynağı örneklerini barındıran demiryolu yatırımlarının, Cumhuriyet döneminin de öncelikleri arasında olduğu görülüyor.

1923’ü takip eden yıllarda ekonomi politikalarının ağırlık merkezini, ulusal bütünlük ve ulaşım ağının yaygınlaştırılması için atılan adımlar teşkil ediyordu. O dönemin ana karakteristiği, demiryolu üzerine yapılan çalışmalarda, “Başlıca yerleşim ve üretim-tüketim merkezlerinin birbirine bağlanmasının, iç pazarda canlanmaya yol açacağı, bunun da ülke ekonomisi üzerinde olumlu etkiler yaratacağı” görüşüyle şekilleniyor. Yine o dönemlerdeki sanayileşme planlarında, demirçelik, kömür ve makine gibi temel sanayiler sayfanın başına yazılıyor. Bu da; kalkınmanın temel dinamiği olan sanayi için gerekli hammaddenin ve ekipmanın en ekonomik yollarla naklini gündeme getirerek demiryolu yatırımlarının stratejik üstünlüğünü ortaya koyuyor.

Özetle; sanayi yatırımları beraberinde demiryollarını da tetiklemiştir.

Ülkeyi ‘demir ağlarla örme’ ülküsü aynı zamanda sektörde ‘millileşme’ idealinin de yol haritasıdır aslında.

Genç Cumhuriyette başlayan sanayileşme heyecanı girişimci ruhu da yeşertmiştir. Türkiye’nin 10 bin km’lik demiryolu ağının 1.250 km’lik bölümünün inşasını gerçekleştiren kahramanlardan biri olan Mühürzade Mehmet Nuri Bey’e Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından “Demirağ” soyadı verilmiştir.

Tabii Nuri Demirağ denilince yakın tarihimizde ‘cesaret’, ‘girişimcilik’, ‘vatan sevgisi’ gibi kavramları ve bunun karşısında da ‘hazır alalım’, ‘yapmaya gerek yok’, ‘bizim işimiz değil!’ gibi bir ülkenin muasır medeniyete ulaşma azmine çelme takmaya çalışan karşıt sesleri de birlikte düşünmek gerekir.

Demirağ’ın Türk insanına olan inancıyla çizdiği perspektif o dönemlerde anlaşılmak istenmez. Tıpkı Vecihi Hürkuş’ta olduğu gibi… Demiryolları, ihmal edilmişliğin pençesinde kala kalır… Yıllar süren ‘ihmal’ zinciri, hem sektörde hem de ekonomimizde büyük bir tortu bırakır. Aynı zamanda; sanayileşme, milli tasarım ve üretim hayallerini, şehirlerde metro gibi raylı ulaşım sistemlerinin yaygınlaşmasını da engeller.

Milli markalar yeşeriyor
Türkiye’de son 15 yılın en göze çarpan icraatlarının başında raylı sistemlerdeki hamleler geliyor. Demiryolları, Cumhuriyetimizin 100. yıl hedefl erinin şekillenmesinde de başat unsurlar arasında kendine yer buluyor.

Yatırımların boyutları büyürken İstanbul Marmaray, Ankara Metrosu, illerimizdeki raylı taşımaya yönelik alımlar önemli bir fırsata kapı araladı: Yerli ve milli tasarımlar ve üretim.

Daha şimdiden dünyada rakiplerine kafa tutan, devler arenasında şanlı bayrağımızı dalgalandıran markalarımız
yeşermeye başladı.

İşte örnekleri… İpekböceği, İstanbul, Panorama, Talas Tramvay ve Green City LRT, TCV Trambüs markalarımız; İstanbul, Bursa, Kayseri, Samsun, Malatya, Kocaeli illerimizde hizmet veriyor.

Rakamlara bakalım: 2023 yılına kadar şehir içi ulaşım metro, LRT, tramvay ve trambüs olmak üzere yenilenecek araçlarla birlikte toplam ihtiyaç 7.000 adet araç. Yaklaşık maliyet 9 milyar Euro. Şehir içi ve şehirlerarası TCDD dahil alınacak araçların toplam maliyeti 20 milyar, alt yapı ile birlikte 50 milyar Euro’dur. Bu ve benzeri alımlara ayrılan kaynakla alınacak araçlara ‘en az yüzde 51’inin yerli sanayiyle işbirliği içerisinde yaptırılması’ koşulu getirilirse; sektör gelişir, yatırımlar çoğalır, istihdam oranı artar, katma değer üretilir, cari açığın kapanmasında etki sağlanır…

Sonuç olarak şu notu düşelim: Türkiye, her alanda olduğu gibi raylı sistemlerde de örnek olacak projelerin tam ortasında. Kabuğunu kıran ülkemizin potansiyeli; alım yönünde olduğu kadar, üretim ve dolayısıyla sanayi
yönünde de güçlü.

Tasarımından üretimine kadar milli markaların çıkmaması için hiçbir neden yok! Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri Kümelenmesi’nin etrafında güç birliği yapan sanayiciler, ülkemizin aydınlık yarınlarına inanıyorlar. Raylı ulaşım sistemlerini üretmek ve milli markalarımızı birer dünya markası haline getirmek için hazırlar.

Vakit kaybetmeden yerli ve milli sanayimize, ‘milli davaya’ omuz verilmesini bekliyorlar.

Demirden ağlar kalkınmanın lokomotifi dir.

Kaynak : Korhan GÜMÜŞTEKİN – OSTİM Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü-www.ostimgazetesi.com

Bëhu i pari që komenton

lini një përgjigje

Adresa juaj e emailit nuk do të publikohet.


*